Feminization of Old Age in the Context of Feminist Gerontology


Creative Commons License

ARTAN T., IRMAK H. S.

Sağlık Bilimleri ve Meslekleri Dergisi /Journal of Health Sciences and Professions, vol.5, no.2, pp.236-243, 2018 (Peer-Reviewed Journal) identifier

Qısa məlumat

The elderly population is increasing in all over the world. Within this rapidly increasing population, it is seen that women constitute 57.5% of the individuals aged 65 and over, 60.5% of the individuals aged 75 and above and 73.1% of the individuals aged 85 and above. This situation is defined as the feminization of elderliness. In this context, the advantages and disadvantages arising from the socio-cultural meanings attributed to the differences between male and female sexes also affect the aging and aging processes of these individuals. In this study, aging is considered as a multidimensional and multifaceted process, not limited to physical changes as people experience by age. In this context, the feminist gerontology approach, which advocates the idea that gender and especially the women constituting a large part of the elderly population should have an important place in explaining and making sense of aging processes constitutes the basic theoretical ground of this study. Objective: The purpose of this study is to examine the advantages and disadvantages of socio-cultural meanings attributed to differences between male and female genders, how it affects the aging process, and the problems experienced by women in their old ages. Conclusion and Recommendations: The problems faced by elderly women involve the general problems of the aging process, women problem, and biologically-psycho-social based problems of older women. It is very important to develop policies that ensure that women have equal conditions with men in order to prevent women from being constantly dependent on one another in social life.
Dünya genelinde yaşlı nüfus oranı artmaktadır. Hızla artış gösteren bu nüfus içerisinde, 65 yaş ve üzerindekibireylerin %57,5'ini, 75 yaş ve üzerindeki bireylerin %60,5'ini, 85 yaş ve üzerindeki bireylerin ise %73,1'inikadınların oluşturduğu görülmektedir. Bu durum yaşlılığın kadınsallaşması olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamdakadın ve erkek cinsiyetleri arasındaki farklılıklara atfedilen sosyokültürel anlamlardan kaynaklanan avantajlar vedezavantajlar bu bireylerin yaşlanma ve yaşlılık süreçlerine de etki etmektedir. Bu çalışmada yaşlanma, yalnızcainsanların görünümlerinde meydana gelen fiziksel değişimler ile sınırlı olmayan "çok boyutlu ve çok yönlü" birsüreç olarak ele alınmıştır. Bu kapsamda yaşlanma süreçlerini açıklama ve anlamlandırma noktasında toplumsalcinsiyetin ve özellikle yaşlı nüfusun büyük bir kısmını oluşturan kadınların önemli bir yeri olması gerektiğigörüşünü savunan feminist gerontoloji yaklaşımı bu çalışmanın temel teorik alt yapısını oluşturmaktadır. Buçalışmanın amacı kadın ve erkek cinsiyetleri arasındaki farklılıklara atfedilen sosyokültürel anlamlardankaynaklanan avantajların ve dezavantajların yaşlanma süreçlerine nasıl etki ettiğinin ve kadınların yaşlılıkdönemlerinde karşı karşıya kaldığı sorunların ortaya konmasıdır. Yaşlı kadınların karşı karşıya kaldığı sorunlaryaşlanma sürecinin geneline ilişkin sorunları, kadınlara ilişkin sorunları ve yaşlı kadınlara ilişkin biyolojikpsikolojik-sosyal temelli sorunları kapsamaktadır. Bu sorunların çözümü noktasında, kadınların toplumsal yaşamiçerisinde devamlı olarak birilerine bağımlı olmalarının önlenmesi için erkekler ile eşit şartlara sahip olmalarınısağlayacak politikaların üretilmesi büyük önem taşımaktadır.